Hangi Terapi Yöntemi?

Terapiye gitmeye karar vermek çok kolay değil. Diyelim ki bir yardım almaya karar verdiniz. Peki hangi terapi yöntemi size yardımcı olabilir?

Hâlihazırda çok sayıda farklı terapi yöntemi mevcut. Bir uzmana başvurduğunuzda mutlaka onun hangi yöntemi ya da yöntemleri kullandığını sorun. Farklı terapistler farklı yöntemlerde uzmanlaşmıştırlar.

Öncelikli olarak terapistinizin bir terapi yönteminde onaylanmış bir takım eğitim süreçlerinden geçmiş olmasına dikkat edin. Bu konuda en sağlıklı bilgi çalışmak istediğiniz uzmandan gelecektir. Gerçek bir uzman aldığı eğitimlerin sorulmasını yadırgamaz, ya da bu durumdan alınmaz. Aksine bilinçli bir danışanla çalıştığı için kendisini şanslı bile hissedebilir. O yüzden soru sormaktan çekinmeyin.

İkinci olarak bir terapi türünün “kanıta dayalı” olması önemli bir avantajdır. Bu, sizinle çalışırken kullanılan yöntem ya da yöntemlerin, size benzer sorunlar yaşayan insanlarda daha önce faydalı olduğunun araştırmalar tarafından ispatlanmış olduğuna işaret eder. Bu anlamda tüm dünyada halen birçok psikolojik sorun için en etkin terapi türü olarak Bilişsel Davranışçı Terapiler başı çekmektedir.

Bir Danışmanlığa Ne Zaman Başvurmam Gerekir?

Bir sorun:

  • Çok şiddetliyse,
  • Normalde olduğunuzdan farklı davranmanıza yol açıyorsa,
  • Şiddetli olmasa bile süreğense,
  • İnsanlarla ilişkinizi olumsuz etkiliyor, iş veya okul performansınızı bozuyorsa,
  • Siz bir sorun olmadığını düşünseniz bile çevrenizdeki farklı farklı insanlardan hep aynı olumsuz şikayetleri duyuyorsanız,
  • Kendinize defalarca söz vermenize rağmen tekrar tekrar aynı sorunu yaşıyorsanız YARDIMA İHTİYACINIZ VAR DEMEKTİR.

 

Janus Psikoloji’de Hangi Terapi Yöntemleri Kullanılıyor?

Janus’ta:

  • Bilişsel Davranışçı Terapiler
  • Şema Terapi
  • EMDR
  • Gestalt Terapi
  • Farkındalık Temelli Terapiler
  • Diyalektik Davranışçı Terapiler uygulanmaktadır.

Değerlendirmenizden sonra başvurduğunuz uzman sizi durumunuza uygun yöntem ya da yöntemlerle ilgili bilgilendirecektir.

Paylaşmak ister misiniz?

Bireysel Danışmanlık

Bireysel danışmanlık veya psikoterapi, bireyin gündelik yaşamın streslerinden kaynaklı uyum zorlukları çektiği durumlardan, mutlaka ilaç kullanılması gereken ağır psikiyatrik rahatsızlıkların tedavisine kadar birçok durumda vazgeçilmez bir öneme sahiptir.

Bireysel psikoterapi danışan ile terapist arasında gerçekleşen ve etik ilkelere dayanan bir etkileşimdir. Bu etkileşim aslında iki eşdeğer uzman arasında gerçekleşir. Danışan sorunlarının ne olduğu konusunda uzmandır. Terapist ise bu sorunların nasıl ortaya çıktığı ve sorunların çözümü konusunda uzmandır.

Terapi sürecinde terapist danışanın kişilik özelliklerini, sorunlarla başetme tarzını ve sorunun çözümünde -danışanın göremediği- engellerini değerlendirir ve onun da bunları farketmesini sağlayarak danışanını destekler.

En sık uygulanan psikoterapi biçimi olan bireysel psikoterapide uygulanan terapinin çeşidine göre terapi süresi, hedefler ve terapinin yapısı farklılık gösterir. Sorunun yapısı, danışanın özellikleri ve beklentileri uzmanın hangi çeşit bir terapinin faydalı olacağını belirlemesini sağlar.

Bireysel Danışmanlık Hakkında Sık Sorulan Sorular

Benim arkadaş ve aile desteğim çok iyi. Terapi de konuşarak yapılıyorsa neden bir arkadaşımla ya da ailemle sorunlarımı paylaşmak yerine bir uzmana başvurmalıyım?

İşte en çok karşılaştığımız soru!

Aslında bu soru anlaşılabilir bazı gerekçelere dayansa da, biraz detaylı sorgulayınca bahsi geçen iki durumun birbirinden farklı olduğu ortaya çıkacaktır.

Öncelikle aile ve arkadaş desteğinizin güçlü olması hârika! Bu sadece zorlu bir süreçten geçerken size yardımcı olmakla kalmaz, aynı zamanda çoğu zaman stresli dönemlerden psikolojik olarak hasar görmeden çıkmanıza da yardımcı olur.

Ancak maalesef iyi bir sosyal desteğe sahip olmak, her zaman ve her sorunda tam bir koruyucu ya da iyileştirici olmuyor. Yani yaşadığınız stresin büyüklüğü, yapısı ya da bazı durumlarda bir psikiyatrik hastalığa olan genetik eğiliminiz yaşadığınız sorunun aile ve arkadaş desteğiyle halledilebilecek seviyenin çok üzerinde bir şiddette olmasına neden olabiliyor. Bununla birlikte, sorun çok şiddetli olmasa bile, sorununuz aile fertleriyle paylaşmanızın mümkün olmadığı bir nitelikte de olabilir.

Öte yandan, size gönülden bağlı insanlar size destek verirken objektif olamazlar. Olmaları da gerekmez. Mesela doktorlar asla ailelerinden birini tedavi etmezler, güvendikleri bir meslektaşlarına sevdiklerini emanet ederler. Bunun sebebi tedavi sürecine duyguların karışması durumunda sağlıklı kararlar vermekte zorlanmalarıdır. Psikoterapistler için de aynısı geçerlidir.

Üstelik sadece “pozitif ayrımcılık” değil, bazen tam tersi yakınlarınızın size dair geçmişten kalma birtakım önyargıları da onların sizi tam olarak anlamalarını engelleyebilir.

Herşeye rağmen aile ve arkadaş desteğinizin sağlıklı olması sorunlarınızı daha kolay atlatmanıza yardımcı olur. Çoğu zaman varlıkları bile iyi hissetmemize yeter. Özetle aile ve arkadaşlarınız biz terapistlerin en büyük destekçileri. Yine de bazı durumlarda güvende ve seviliyor hissetmekten daha fazlasına ihtiyacımız vardır.

Arkadaş ya da aileniz yerine sorunlarınız için bir uzmana başvurmanız için başka sağlam gerekçeler de var elbette.

İlaç tedavisini konu dışında tutarsak, biz psikoterapistlerin tedavi için kullandığımız araçların konuşmaya, yani sözcüklere dayanması, aynı aracı kullanan herkesin terapi yaptığı anlamına gelmiyor. Araç tek başına iyileştirici değildir. Her konuşma terapi olmuyor. Dolayısıyla aile ya da arkadaşlarınızla sorunlarınızı paylaştığınız ve onların size yol gösterdiği konuşmalar size kendinizi iyi hissettirse de terapi değildir.

Bu duruma şöyle bir örnek verebiliriz, elinizde bir kalp cerrahının tıkanık damarları açmak için kullandığı bir alet olduğunu düşünün. Kalp hastalığı olan bir yakınınıza bu aleti vererek iyileşmesini sağlayabilir misiniz? Araç sadece bir araçtır, onu nasıl  kullanacağını bilmek ise ayrı bir uzmanlıktır. Asıl iyileştirici olan aracın varlığı değil, ustaca kullanımıdır.

Üstelik psikoterapiyi bir çeşit sohbet gibi görmek onun bilimsel yanını görmezden gelmek olur. Psikoterapi iyi konuşma sanatı değildir. Araştırmalarda denenmiş, sınanmış, sürekli olarak geliştirilen bir takım teknikler, yöntemler içerir. Bu açıdan terapi iletişim yeteneği yüksek birinin size ne yapacağınızı söylediği bir ikna sürecinden çok farklıdır. İyi bir hatip sizi  geçici olarak motive edebilir, hatta sorununuz çok ciddi değilse ve siz farketmeden zaten değişime hazırsanız, bazen motivasyonel bir kitabı okumak ya da bir film izlemek bile bakış açınızı değiştirip önemli bir farkındalık yaratabilir. Ancak psikoterapi tüm bunların üzerinde ve farklı bir yöntemdir. Terapist size ne yapacağınızı söyleyen bilirkişi değildir, sizin sahip olduğunuz yetileri kullanmanızı engelleyen unsurları görmenizi ve müdahale etmenizi sağlar. Bu şekilde sorunlarınızı kendi kendinize aşmanızı destekler. Sorunları çözmeniz için gerekli becerilerinizin yeterli olmadığı durumlarda ise beceri eğitimi ve psikoeğitim verebilir.

Belki de terapi hakkında “doğru bilinen yanlışlar”ın başını çeken, terapistin googlevari bir cevaplar arşivi olduğudur. Evet kendimize göre bir takım cevaplarımız olduğu doğrudur. Size ya da bir başkasına zarar geleceği aşikâr durumlarda doğrudan bazı önerilerde bulunduğumuz da bir gerçektir. Bilimsel araştırmalara dayanarak bir psikolojik ya da psikiyatrik durumla ilgili emin olduğumuz doğru cevaplar da vardır ve bunları da faydalı olacakları durumlarda doğrudan danışanlarımızla paylaşırız. Ancak, bu durumların dışında, terapist doğru cevapları bulacağınız bir arşiv değil, birlikte çıktığınız bir keşif yolculuğunda size doğru soruları sorarak yolunuzu bulmanızı kolaylaştıracak bir bilirkişidir.

Ben sorunumun ne olduğunu ve ne yapmam gerektiğini biliyorum. Neden psikoterapiye ihtiyacım olsun ki?

Bu da en sık sorulan sorular ilk üçüne girmeyi hakeden bir sorudur. Biraz indirgemeci olsa da, cevap neyin doğru olduğunu bilmenin o doğruyu yapmaktan farklı olduğudur. Birçoğumuz birçok zaman ne yapmamız gerektiğiyle ilgili değil kendimiz için doğru olanı yapamadığımız için sorun yaşarız. Sigara içmenin zararlı olduğunu biliriz, ama bırakmakta zorlanırız. Bir ilişkinin bizi tükettiğini farkederiz, ama ayrılmayı başaramayız. İnsanlara hayır diyememenin zorluğunu yaşarız, ama hayır diyemeyiz. Öfkenin sevdiklerimize ve bize zararlarını görür ve bunu yanlış buluruz ama öfkemizi kontrol edemeyiz.

Herşey bir yana, doğru sandığımız çok şeyin zamanla yanlış olduğunu anladığımız da bir gerçektir. Geçmişten bu yana en temel konularda dahi fikirlerinizi gözden geçirin: 18 yaşındaki düşünce ve doğrularınızla şu andaki düşünceleriniz aynı mı? Fiziksel varlığımızı bile bir ayna yardımı olmadan göremiyorsak, kendi sesimizi dahi doğamız gereği doğal haliyle işitemiyorsak; ruhsal varlığımızı tam olarak göremememiz, bazı yanlarımıza kör olmamız hiç de o kadar şaşılacak bir durum değil. İnsanlar aynalarımızdır. Terapistler ise ayna işlevi görmenin yanısıra, sorunlarınızın farkedemediğiniz yanlarını da göstermekte maharetlidirler. Üstelik hem bilgi hem de deneyimleri sayesinde sorunlara yaklaşımları genellikle uzman olmayanlardan daha kapsayıcı, çözümleri ise sağlıklı ve onarıcıdır.

Bana Uygulanacak Terapiyi Seçebilir miyim?

Bir açıdan size uygulanacak terapinin özelliklerine uygun olmanız avantajdır ve elbette kendinize nasıl bir terapi uygulanacağını seçme özgürlüğünüz vardır. Ancak bir terapiste “bana şu terapiyi yapar mısınız?” diyerek başvurmak doğru bir yöntem değildir. Yapmanız gereken terapiste başvurmadan önce yardım beklediğiniz konuları örneklerle netleştirmek ve terapiste bu açıdan hazırlıklı gitmektir. İlerleyen zamanlarda terapistiniz sorununuzu değerlendirir ve sizi doğru şekilde yönlendirir.

Paylaşmak ister misiniz?